Şubat 23, 2011

Tesadüfler Tanrısı! ,,teşekkürler..


Susmak değil de 'in'ine geri dönmek belki; kuytuyu boş koyamama hissi, pusuya yanaşma isteği, alışkanlığı..


Bu halimin sebebini bildiğimden kelli kendime şaşmayışım bu kez.. Koskoca bir tencere dolusu taneleri yenmiş kuru fasülye yemeği gibiyim. Ekmeğini suyuna batır da ye, o cinsten dersin..

İnandıklarım hatırımda, üç-beşi geçmeyen güzel anları yutma
dım da İstiklal'deki o son karşılaşmayı kusamadım.

Neyse,,

Toplamıyla, eksiğiyle, gediğiyle, sere serpe yaymasıyla, hunharca saçmasıyla babam haklı çıktı yine.. "Her erkekte babamdan bir yan gizli gerçekten" cümlesini kurmanın elleri iki yana düşüren hüznü artık yerini öfkeye bırakıyor. Kırgınlığa.. Oysa o klarnet taksimi gibi kollarım boynuna/gönlüne erişmeye çalışırken.. "Ben mi dedim sana......." diyeceğim şimdi, ayıp olacak; hem en nihayetinde aşk iki kişilikti ya..

Diyeti boşverdim, makyajı, yüzükleri, takıları bir yana bıraktım, gitgide asabileşiyorum; ben bile
illallah dedim bu meymenetsiz halimden.. Bu duruma Neslişah'tan bir sakinleşme tarifi geldi ki onu başka bir zaman anlatacağım :)

'İsmin mi hediye olan, sen mi?' Henüz buna bile yanıt bulamamışken çabuk sildin ayakkabılarındaki çamuru.. Taşradan şehre taşıdığın çamurumuzu..

Susmadım desem de doluyor içim senle; inkar yok.. Az ağlamak, biraz kızmak..

Vesselam mevzu bunların hiçbiri değil şu an aslında ya da tamamen bu ama seviyor insan yarasını gizlemeyi..

Biriken tüm işlere, güçlere, ödevlere, aşka, yalana ve parasızlığa rağmen yaşamak için olağanca gücünle çabalamak da bir insan işiymiş. Bu akşam bir kez daha anladım.

Ödev için sınıfça tiyatroya gitmemiz gerekiyordu, hem de oyunu belli onu bile seçemiyoruz, bırakın gitmemeyi seçmeyi..

Zira tiyatro sahnesi tasarlamak gibi bir meşgale içerisine girmek üzereyiz. Fakat ödev olunca işin içinde tiyatro bile tatlı gelmiyormuş.

...Zannediyordum.. Yanılmışım!

Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Tiyatro Bölümü'nün bu dönemki 4.sınıf öğrencileri Anton Çehov'un 3 oyununu sahnelediler. Ana Yolda, Ayı ve Evlenme Teklifi.. Bunca yıldır Bilkent'te olup bu bölümün yetenek abidesi, cağnım insanlarını es geçip de kimbilir kaç oyunu kaçırmış olmamı düşünmek bile istemiyorum. Hepsi harikalardı!

Oyuna gitmeden bilmiyordum ya bunu, gerginlik ve üşengeçlik ile biraz
uyuyayım dedim ve 'müzik' klasöründen rastgele bir albüm seçtim. Ta 2 sene önce Saltan'ımdan aldığım albümler arasından 'Accordeon Paris 1913 - 1941 Disc2' düştü şansıma.

'Akordiyonun ruhu güldürdüğünü bilmiyormuşum demekki' deyip son zamanların en güzel keşfine sevinerek uyudum, albüm kaç kez döndü bilmiyorum; ama uyandığımda günler sonra ilk kez dingin hissettim. Ezgiler aklımda tiyatroya doğru yola koyuldum. Yine kısa bir bekleyişin ardından salona geçtik.

Nasıl? Şaka mı? - Ruhumun gülmesi bile geçmemişti henüz,,

İlk oyunun oyuncuları sahnede, bizlerse koltuklara doluşurken; oyuncu arkadaşlardan biri elinde akordiyon bizi selamlıyor, oyuna hazırlıyordu sanki. Harika bir yağmur sesi efekti dışarıda gerçekten yağan yağmurla birleşiyor ve saatlerdir ruhumu güldüren akordiyon şimdi capcanlı yanımda çalıyordu.

Akordiyon çalsan ne mucizevi olurdu, o an iyi bir insan olduğuma inanırdım sanırım. Zira mucizelerin haklılar ve iyiler için olduğuna eminim artık..

Tesadüfler Tanrısı! Teşekkür ederim.. Arada bir gel böyle olur mu? Ruhlarımızın gülmeye ihtiyacı var..

Çünkü gitgide şehirlileşiyor, dürüstlük oyununa kaptırıyoruz kendimizi.. Taşralılığımızı unutuveriyoruz ayakkabımızdaki çamuru sildiğimiz hızla,, en şehirli halimizle tüketiyoruz inandıklarımızı/inandırdıklarımızı.. Oysaki o çamurları silmeye kıyamayacak kadar taşralı idik..


Şubat 22, 2011

Sırt

Bazen öyle bir olur ki;
Sırtınızdan sızlarsınız..

Olur, Olmaz, Olur, Olmaz,..
Oluyor, Olmuyor, Oluyor, Olmuyor,..
Seviyor, Sevmiyor, Seviyor, Sevmiyor,..

Kalpten gelen ağrının bir yansıması da sırta vurur imiş!

19.02.2011







**************
Salyangoz
içimdeki taş yerinden kımıldadı.

göğün altında,

yerin telef edilmiş yüzünde

bir papatyanın "olmaz" yaprağına düştüm.

ben sustuysam söz de sussun. olmadı,


taşındım ertesi gün "olur" yaprağına.

orda büyüttüm hatırayı,

ordan düştüm.

hatıra da unutsun kendini koyuluğunda.


beni gel beni bul beni al,
istediğin yerde uyut bendeki hatırayı

istedim.

vardığım yer bir uçurumdan kekeme,

gümüşten ipliğim azaldı

susmaya unutmaya uykuya

yelteniyorum.


(Birhan Keskin)

Şubat 15, 2011

yes pucur yaris pucur

İlk gençlik yıllarımda sevmezdim sözleri olmayan şarkıları, anlamazdım, anlamlandıramazdım. Hissetmez, hissettiremezdim. Şimdi gençlik yaşlarımın hangi dönemindeyim henüz kestiremesem de; sözü hiç olmamış o şarkıların anlattıklarını ya da benim anlatmak istediklerimi söylemesine hayretle bakmıyorum.






Ahmet İnam şöyle bitiriyor: (Tamamı için TIKlayalım)

"Çağımızın küçük insanları, aşk bücürlüğünü bilmezler. Sevişir sevişir de hiç karşılaşamazlar. Konuşur, tartışır, boğazlaşır, karşılaşamazlar. Dünya arkalarında, yaşam arkalarındadır, karşıları boştur. Arkalarına dönerek yaşarlar. Çiçek tozlarından nasiplerini alamamış bu insanlar, karşılarındaki sevgiliyi arkalarında sanırlar: gölgesi düşer, sevgilinin önlerine. Sevişir sevişir de hiç karşılaşamazlar."




Şubat 13, 2011

Olabilir, doğru!

Bir film izledim bugün.. Sadece bir film..
Belki de görmek istediğim 25 gündür içimde ne olup bitttiğiydi ve neredeyse 25 yıldır neler olduğuydu..


Gece Istanbul'dan yola çıkıp sabah Ankara'ya varamamam kadar basit, elimin telefona gidip arayamamam kadar karmaşıklaştırdığımız hayat.. Tesadüfler.. Kule'nin ışıklarına çiçek dürbününden bakmak..


Defterimin arasında kimbilir ne zaman oynanmış bir şans oyunu kuponu; haftalardır oynanmayı bekleyen..


Yüzümün yarısından fazlasını kaplayan kırmızı çerçeveli gözlüklerim, 60 yaşındaki çantam, kulağımda 'Kimseye Etmem Şikayet' ezgileri, birbirinden alakasız yüzüklerim, gözlük çerçevelerimle aynı renk ojelerim, 1966 yılının Yeni Sinema mecmuası, eldivenlerim (seninkine benzeyen), Agos, antikacı olmaya karar verişim, dövme yaptıracak olmam, tüm dolabımı ve gelecekteki evimi retroya bürüme dilekleri..


@Çaybahçesi, Kuledibi (Burası şehirliler gidince sakince oluyor taşralılar ile..)

Şubat 10, 2011

Taşrada Ruj Sürebilmek


Belki bazen deli olmak akıllı sandığımız bizlerin hasret kaldığı,, belki de delilik kendimizi akıllı saymamız..

Aynı yaşadığımız gibi; kentli olduğumuz yalanıyla dürüst çocuklar raconu kesiyoruz her gün/gece..

Geçen ay Mardin'de Xuşkam ile dolanırken bizi en çok etkileyen şeylerden biri sanırım dilenen süslü püslü 2 abla oldu; önce güldük sonra sessizliğe bıraktık, çekemedik fotoğraflarını, canımız atmadı belki. Acaba dedik bir 10 yıl sonra "Hayat bu!" dediğimizde biz de düşer miyiz Mardin sokaklarına bu kez taşırarak sürdüğümüz rujumuz için para ararken..
***

Hayat hepi topu bir ruj parası olsa ya;

Canım dostum der ki;

"Rengarenk Bedia!

Yolundan geçen tüm kadınlara sen çok güzelsin deyip harçlık isteyen Bedia,günün sonunda tüm hasılatı kozmetikçiye verir ve sadece süslenmek için dilenir!" (Seçkin Acar)

Fotoğraf; yine Seçkin'in Mardin'in güzel sokaklarında gördüğüdür.




Şubat 09, 2011

Kargalar Hep!,, ya da ağlamak!

Oysaki ben hep ağlayarak çözeceğimi sandım olanı biteni, sonrasında ise hep kızdım kendime kıpkırmızı bakan gözlerimle..

*************

Sessizlik: Ölüm


Sonuçta ölüm.. Arkaik insan atalarının hayatını yaşadı, amaç ölümü fethetmekti. Ölüm dünyadan ayrılıktır, bir daha gelmemektir. İnsan bir kez doğar ve bir kez ölür. Bütün ayrılıklar gibi ölüm de acı verir, acıtır. Ama bütün ayrılıklar gibi ölüm de kolay kabul edilmez, ana rahmine dönüş ise imkansızdır. İmkansızlığı istemek, ölüme erotik bir dil vermektir, erotik bir dille ölümü daha cazip kılar insan, ki bu bedenin tümüyle toprağa akmasıdır. Diriliş kuşkusuz olmayacaktır ve her ayrılığa köklü bir çözüm bulmak gerekir: Bir daha geri dönmeyecek.


Arapça mevt demektir, ölüm; Kürtçede, mirin'dir. Mirin, Arapçadan gelen acı kelimesinin karşılığıdır ve acı "insan için, hayatın kesin olarak sona ermesi"nden başka bir şey değildir.


Toprağa karışmak... Bedeninin ateşte yakılmasıyla hayat sona erer. Vasiyetler, geriye bırakılan miraslar hayatın iğrenç yüzleridir. Bu dünyadan, bu dünyanın pisliklerinden gözyaşı dökerek hafifleyen insan zavallıdır. Yaşamak koca bir kargadır; leş, dünyadır.


Müslüm Yücel, Kına ve Ayna (syf.25)

Anneler Saçını Kesmesin,,

Anne her şeyden önce kadındır,,
Ve.. Hiçbir kadın saçlarını kesmesin, ne sebeple olursa olsun..

****

'Ertesi gün evden çıkmadan önce kapının eşiğinde

şöyle bir dönüp her tarafa baktı anam. Teyzem elimden tutmuş beni yavaş yavaş uzaklaştırıyordu. Anamın gözünde garip bir ışıltı vardı, hiç unutamadım. Birden dikiş kutusundaki kocaman makası kaptığı gibi iki kocaman örgüsünü de gözünü kırpmadan kesiverdi. ona doğru koşmaya çalıştık, ama zıvart kuyriğim bırakmadı. Örgüler, kesildikleri yerden boşlukta asılı kaldı. odanın ortasına fırlattı o tutamları. korkumdan hiçbir şey soramadım. ama sanırım bir daha babamı göremeyeceğimizi o an anladım, çünkü babam anamı "Saçlarına kıyamadığım" diye severdi. '

(Sonrasız, Can Kırıkları, syf 76; Karin Karakaşlı)

Şubat 08, 2011

ilovemylegomen.


Henüz isimleri yok, kırmızı şapkalı olana sanki buldum gibi ama diğerleri muallak :(
E böyle olunca da macera neyim olmuyor..

8mm'nin Gör Dediği,,

Geçtiğimiz pazar Ahçik ile keşfettiğimiz hatta bir anda karşımıza çıkması ve bizim dolmuştan fırlamamız ile tam ortasına düştüğümüz de diyebileceğim 'Açıkhava Antika Pazarı'ndan payıma güzel bir yadigar düştü..

8mm Kodak kamera, yaşının 60 civarı olduğunu sanıyoruz. Zira satan abimizin babasınınmış ve çocukluk hatıralarını epeyce kaydetmiş.

Esasen ilk önce ben çantasına vurulmuş ve paramı denklemeye çalışmış idim; birden abi
etiketlerdeki fiyatları değiştirmeye başladı, akşam pazarı hesabı; sanki antika pazarı değil de sebze-meyve pazarı dersin :) Bir de içinden 8mm çıkınca keyfimin nasıl katlandığını anlatamam, ki Lego Adamlarımı alalı da daha yarım saat bile olmamıştı.

Sevgili ortağa isim koyma, film alma ve ilk neyi çekeceğimin planlarını yapma sırası.. Daha kamerayı elime aldığım gibi o an yanımdaki Ahçiğime heyecanla anlattığım kişiyi çekeceğim elbet; kısmet, nasip..

Alırken içim, kalbim, canım sana attığından filmini alıp da ilk seni çekmek istedi gönlüm, aynı anda da Cağnım Kule'nin ışıklarını.. Arka plan meyhane olsun, elinde de rakı bardağı.. Ah ya, hayaller ehlileştiriyor insanı..

Sonra Zahterlerimi çekeceğim, anneciğimi, büyükbabamı, sokakları, çocukları, çamaşırları, çiçek dürbünlerini, laternaları..

Hoşgeldin 8mm :)

Şubat 07, 2011

Kuledibi'nde; Telaşsız..

Hem kaçımızın annesi hayalindeki, o aşık olduğu adamla evlendi ki?
Varsın biz de onların yolundan gidelim;
Dualarımızı hesaplı kullanıp nasip ve kısmetleri bolca tüketelim..

Şubat 06, 2011

Lego Adamlar Geliyor

Efenim,

Sayımız artıyor ve yeni maceralara doğru koşuyoruz.

Bugün Cağnım Ahçiğim Serap ile tesadüfen içine düştüğümüz açık hava antika pazarında yeni dostlarımla karşılaştım. Zira pek yalnız ve kaderlerine terk edilmişlerken birden kendilerini ellerimde buldular.

Lego Adamlar!

Yepyeni maceralarla aramızda olacaklar; her an karşınıza çıkabilirler dikkatli olun. Şimdilik 3+1 kişiyiz; zaman zaman maceralarına ben de ortak olacağım, o yüzden şimdilik kendimi +1 olarak ekliyorum aralarına. Lakin kesin olan birşey var ki, onlar hep çantamda olacaklar ve gittiğim heryerde bana eşlik edecekler-ya da ben onlara eşlik edeceğim. Eğer birgün yeni lego adamlarla karşılaşırsak onları da ekibe dahil edeceğiz.

Hazır olun, geliyorlar :)

Lego Adamlar! Hoşgeldiniz!


Fotoğraf Cağnım Ahçiğim Serap'ımın gözündendir.

Şubat 05, 2011

Bulutlarla Dans

Bulutların üstünde gibi,
Bulutlarla birlikte gibi,
Bulutlara eş gibi,
Bulutlarda koşar gibi,
...

Bunun tıpkısının aynısından yapmak istiyorum!

Hemşin'e gidelim, Horon'a durur iken omuzlarımız dokunsun birbirine..

Saç'tır!

"Ertesi gün evden çıkmadan önce kapının eşiğinde şöyle bir dönüp her tarafa baktı anam. Teyzem elimden tutmuş beni yavaş yavaş uzaklaştırıyordu. Anamın gözünde garip bir ışıltı vardı, hiç unutamadım. Birden dikiş kutusundaki kocaman makası kaptığı gibi iki kocaman örgüsünü de gözünü kırpmadan kesiverdi. ona doğru koşmaya çalıştık, ama zıvart kuyriğim bırakmadı. Örgüler, kesildikleri yerden boşlukta asılı kaldı. odanın ortasına fırlattı o tutamları. Korkumdan hiçbir şey soramadım. Ama sanırım bir daha babamı göremeyeceğimizi o an anladım, çünkü babam anamı "Saçlarına kıyamadığım" diye severdi. "
(Sonrasız, Can Kırıkları, syf 76; Karin Karakaşlı)

@ Konya, Sille; 5 Ocak 2011 Fotoğraf Stasia'mın gözünden,,

Şubat 04, 2011

Kar Yağar Herkes Kaçışır, Ben Hasta Olana Kadar Seyrederim*


Günlerce kar yağmasını bekledim Istanbul'da; "Yağsa da" dedim, "Ben Galata'da iken saçlarıma düşse; bir defa daha aşık olsam kar'a.

Yağmadı.. O yağmadı ben yürüdüm, o yağmadı ben diledim. 

Sevdim ben bunu:
Sünı inç kuyn e?
Sünı cermak e.


*(Başlık)Sırrı Süreyya Önder'in bünyesinin araz tespit raporu cümlesidir.

Kaç dürbün var?

Şubat 03, 2011

Onun Yerine Bunu

Koşmuyorsan uç mesela,
Ağlamıyorsan kahkaha at,
Sevmiyorsan ...

Daha ilk haftadan ödev yapman gerekiyorsa açıp da gezi programlarının videolarını izle.

Hayat Gezince Güzel - Midyat :)

Bir de sabah sabah uyanmak için, fotoğraflara da bakıp Kazancı Bedihiye bağlanıyoruz:

Şubat 02, 2011

Karlı Dağlar

Oluyor öyle bazen, kadın-lık halimiz kalbimizi yürek yapıyor. Taşralılığımızı anıyoruz şehirler dar geliyor, 23 yıldır yaşadığımız şehrin en taşra köşesine aşık oluyoruz.

Galata'da Mardin'i, Mardin'de Galata'yı anlatıyoruz kendimize; ikircik olmadığını anladığımızda sınırlara gülüyoruz.

Sılaya kalkıp gidecekken vuslat gününe methiyeler düzüyoruz. Eşikte ip atlamaktan vazgeçip bizle konuşan 'Ah, o cağnım' taşı elimize alıp artık 'Eşikte sek sek oynuyoruz'.

En sevgili hallerimizde türkülere gark olup 9-8'lik neşemize hasretlik çekiyoruz.

Duvak dediğimiz şeyin yıllar ötesinde olmasına karar vermişken en emin halimizde, aynalara bakıp kınamızı kontrol ediyoruz.

Ah ki, Ocağın 5'inde Konya'da Xuşkamın ile yaktığımız kına geçivermiş; o halde bu gece 'yeni'sini yakalım. Bir de türkü tutturalım:



Pınar Selek'e Tanığım!


Beşiktaş Adliyesi Önü,
Duruşma: 9 Şubat 2011, Çarşamba saat 10.30
Beşiktaş, İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi
Yabancı gözlemcilerin basın açıklaması: 9 Şubat 2011, Çarşamba saat 09.00

Ben de tanığım! TIK

Konya



Şubat 01, 2011

El-di*-ven

Eşini arayan eldiven"ler"im var benim, bense elimde kalan tek eldivenle iyileşiyorum; uzunca bir aradan sonra diliyorum, dua ediyorum ve çok istersem olacağına inanıyorum.

Sünı inç kuyn e?
Sünı cermak e.


*di (Latince): İki.