Temmuz 24, 2011

tel tel anane örgüsü,,
... //yılların örgüsü..

24temmuz2011

"ahlat ahların ağacıydı,
yaşlanmaya başlayanların,
itiraf edilememiş aşkların,
evde kalmış kızların." dm

Temmuz 11, 2011

Ermenice Öğreniyorum Part (nihayet) II

Sonunda daha büyük bir adımla Ermenice öğrenme yolundayım :)
Bin yaşa, bin teşekkür Nora!

Böyle başladı; böyle durakladı..

Heyecanlı; pek güzel olacak..





... գիշեր բարի / Kisher pari :)




Temmuz 03, 2011

O gün,,

Ben o günü hatırlıyorum, tam da bu anda telefonuma gelen mesajı da..

Anmak, anmaya anı katmak..


19 Ocak 2011

*Çaybahçesine gidiyorum.

Temmuz 02, 2011

Ananem/Oğul/Torun

Ananemin 6 yıldır vapura binmediğini ve 6 yıl önce de yine benimle bindiğini öğrendim bugün.

Gezmelere gitmeyi çok sevmesine rağmen ağrıları ve nefesinin arada yetmemesi yüzünden zor bela ikna ediyorum dışarı çıkmaya. Sanırım 6 yıldır bu zor bela girişimini pek yapmıyorum.

Vapur mevzusu üzerine hiç geciktirmeden Eminönü'ne adım attığımız an Kadıköy vapuruna bindik, Kadıköy'de çayımızı içtik; Haydarpaşa'yı arkamıza alıp fotoğraf çektik. Eminönü'ne geri dönmek için yeniden vapura bindiğimizde vapur fotoğraflarımızı eksik etmedik.

Sonrası, nefesimiz yettiğince Mısır Çarşısı yürüyüşü ve büyük tutku balık-ekmek :)

Günün en kısa, en net hali bu; lakin ananeme denizi her arka plan yapışımda diyecek sözüm olmuyor. Yüzümü fotoğraf makinasının ardına gizliyorum sadece.

Gelecek yaz 20 yılı bulacak olan dayımın (yani ananemin biricik oğlunun) gidişinden sonra hepimizde eksik bir yan kalıverdi dayımdan yadigar. Annemde, teyzemlerde, büyükbabamda, onu hiç görmemiş kuzenlerimde..

Ama en konuşamadığım hep ananeminki oldu, en tarifleyemediğim, en dokunmaktan korktuğum;

Yıllarca çektiği bacaklarının ağrısı ve son dönem peyda olan nefesinin yetmeyiverişi dışında ananemin acıya dayanıklılığına hep şaşmışımdır. Mutfaktan gelip de televizyonun karşısına oturur, elleri kan; meğer elini kesmiş de hiç hissetmemiş. Bir bakıyoruz; kolunda, bacağında bir morluk; "Kim bilir nereye çarpmışım" der.

Duymuyor acıyı, hissetmiyor sanki. Ya da gerçekten 20 yıldır taşıdığı o acı, ananemin tüm hislerini, tüm sinirlerini oyun dışı bırakmış. Hayatta kalma nedeni 3 kızı, 4 torunu, hayat arkadaşı olmuş. Kendinden geçmiş olması, oğlunun göçmesine denk düşmüş..

Ağlamaz ananem, ne zamanki içinde oğul geçen bir şarkı duyar hiçbirimizin olmadığı bir odaya çekiliverir.

Biz bugün ananemle dayımı/oğlunu bizden alan denize kah sırtımızı yaslayıp sohbet ettik, kah yüzümü dönüp dilimiz lal dayımı konuştuk.


Çayımızı içtik..

Utanıp yüzümüzü gizledik..

Şen güldük :)




Denize sırtımızı yasladık..

Vapuru sevdik..

Yorulduk, nefesimizi dengeledik :)

Mutlu son: Balık - Ekmek :)