Ekim 26, 2009

Sordu, Söyledi..

Önce sordu: "Ne zamandır 'Ayaküstü duramam' diyorsunuz?"
Kadın bocaladı: "Bilmiyorum, bir yerde duymuş olmalıyım bu sözcükleri.. Ama nerede, hatırlamıyorum!"
Sonra yine sordu: "Hatırlamamanızı neye bağlıyorsunuz?"
Kadın düşündü: "Ben tarih bilincimi yitirdim! Nefesim nefeslere değiyor her sessiz haykırışımda.."

*Bugünse sözleriniz neşe saçıyor etrafa..

Şimdi


Bir süre önce (karıştırsam yazıları bulurum gerçi ama üşeniyorum) "Şimdi ölmek istemem" nidalarıyla ne de "ne olduğumu bilemediğimi" dillendirmek istemiştim.. Ağlayarak..!

Bugünse "Şimdi ölmek isterim; zamanım yok.."

Neresi?

Bazen yapmak gerek.. Neyi?

Cesur olmayı denemek.. Ne için?

Bilmiyorum..

Çok sevdiğim bir dostumun mutluluk dolu bir fotoğrafını gördüm bu akşam.. Hem de çok sevdiğim bir yerde: Tavanarası/Asmalı

İçimden "Evet, dedim oluyormuş. Hayat başlayabiliyormuş yeniden!"

Ne kadar eksiliyor 'kişi' her gün, ne kadar bambaşka mecralara çevirmek zorunda kalıyor yüzünü ya da istediği için çeviriyor.

Ortaköy'de olmak istedim.. Rüzgar yüzüme essin istedim, üşüyen ellerimi yine ısıtsın istedim..

Ben açmanın kabuğunu, o da içini yesin istedim.. Waffle'ına ortak olayım istedim, ağzım burnum çikolataya bulanarak..

Sahlep mevsimi geldi hem..

Peki, nerede kalmıştık? Bu kez 'ayraç'ımı kaybettim ve bulamıyorum.

Şimdi, şehrimde olmayı istiyorum sadece.. Ağlıyorsam da orada ağlamayı..

Ekim 22, 2009

Doğum..!

Hayat bazen böyle başlıyor..

Uzak değil, bir ses ötede!

Ne kadar yakın herşey..

Bir Ankara sabahında merhabalaşmak gibi, bir İstanbul sokağında her şeyi unutmak gibi, Eyüp'de bir vapurda gözyaşına ortak olunduğunda nereden bilinebilirdi yurt odasında birlikte ağlanacağını..

Kahve tadı da, kokusu da; nargilenin dumanı da.. Kadın olmak da..

Başkalarına olan kırgınlıkları hep birbirine ödetmek.. Belki de hayata kızıp en darılmayan, en
naif, en kırılgan karşısındakine yüklemekti.

Ben yoruldum; en çok da özledim..!

Ekim 21, 2009

Düş-tüm, dizim kanadı!

".. Ağız dolusu gülmeden, mızmızlanıp durmadan, kedileri sevmeden, gezmeden, görmeden, omuzlarda ağlaşmadan, uzunca duman üflemeden bir kez daha olabilir miydi?? Sırt dönebilir miydi ne olduğunu söylemeyen yürekler??

Bir Abdi Amca Kahvesi'nin kırk yıl hatırı vardı oysa.."

Bir başkasının masalı gibi, bir gülümseme yine bir başkasına ait; iflah olunmayan günler, alışmaya çalışmalar; olmamış gibi davranıp kendini avutmacalar.. Camdan kediler saklayıp tahta oyuncaklara bakardık; boynumuzda cam bir kalp, hiç unutmadığımız.. Bir şey var; zaman çok acımasızlaştırıyor insanı..

Ben bir 'Düş'-tüm, dizim kanadı!

Ekim 20, 2009

Ve.. Kuzeydeydi güneş..!

Aynen bıraktığım gibi.. Yerindeydi güneş..!

Aynı sahil, aynı deniz, aynı fırtına, aynı nargile (Nargilecinin adı ezberimde artık)..

Aynı güneş..

Başka insanlar.. Başka Aslı..

"..el kadar" turna kuşuyum ben..

Ekim 14, 2009

Bir koca yıl..

Geçen yıl.. Tam da bu zamanlar.. Samsun'daydım yine..

Nasıl da zordu hayat, nasıl da bambaşkaydı.. Yarin gelmesi için dualar edilirdi, okuldan nasıl kurtulsam diye planlar yapılır ama bir türlü cesaret edilemezdi.. Yeni demek için erkendi.. 'Ne güzeldir, yollarda olmak şimdi'yi ilk kez yürekten orada söyledim..

Bir nargileci, keşke hatırlasam adını.. İki kadın yağmurun altında.. Nargile dumanı rüzgara inat dans ediyor.. Konuşulanlarsa bir yıla inat hala zihnimde kelime kelime..

Bu yıl..

Hayat yine zor.. Ama bu kez bambaşka..

Bir yıl; bu kadar mı değiştirir hayatın seyrini..

Korkuyorum, Samsun'un bu kez dönüm noktam olmasından.. Oluyorsa da yine zorlukları yok etmek için olsun..

Ekim 13, 2009

Tazelendikten sonra..

Anahtar eğitmen eğitiminde karar vermiştim bir şey olmaya (ve biliyorum hiçbir zaman istediğim ben olmayacağımı da), 'Demokrasi ve Haklarımız' eğitmen eğitiminde başlıyor dediğim duyguyu yaşadım.

Burası garip, burası özel, burası güzel, burası insan, burası aslı gibi; 'asLI' var sadece. İçinde yer aldığım çok şeyde hırsıma mani olamayıp daha çok kendimi ya da bir başkasını kırabiliyorum. Ya da vurdumduymaza bağlamayı çözüm sayabiliyorum (daha çok acıtsa da).

Ama;
Burası tüm kimliklerimden sıyrılıp asLI olabildiğim; olduğum yer. Kendimle çelişmediğim, kendime inandığım, kendime güvendiğim yer. Yaptıım işi, anlattıklarımı uygulamadan/YAŞAMADAN yapamayacağım yer.

Başına kötü şeyler gelip bir süre Demokrasi ve Haklarımız eğitimlerine ve konuya bütün olarak inanmayan, eğitimleri bırakanlar duydum, tanıdım; hep korktum bunu yaşamaktan. Sonra 'Yaşadım!' bunu. Çok ağırını-ama daha çok bağlandım, can buldum, 2 hafta üstüste eğitime gidip terapi yaptım kendime, yola başkalarını katmak güç verdi, direncimi arttırdı.

O yüzden Haksız Şehir'i, Umudun Yurttaşları'nı, Yaşayan Kütüphane'yi çok sevdim. O yüzden Mardin'de hayat buldum, bir kez daha asLI oldum.

Tahammülüm yok, inanmayıp inanıyor gibi yapanlara..

8-11 Ekim 09'da Demokrasi ve Haklarımız Tazelemesinde idik..

..kanrevandır..!

Bazen öyledir..

Alkol kullanmayı gerektirmeyen bir söz "Şimdi iki tek atmak vardı!"

Doğru mekanlardayım yanlış zamanlarda.. Doğru zamanda ise olmamam gereken yerlerde.. Iskalamaktan başka bir şey bu.. Ellerinden akıp gidivermesi gibi..

Bir defa yenildim dedikten sonra, ardarda bu kadar çoğunun geleceğini kestiremezdim!

Ekim 07, 2009

.. sessiz çığlıklar!

Çocukların sessiz çığlıkları vardır.. Ne şeker için ne de bir türlü alınamayan oyuncak için değildir o çığlıklar..

Derindir çığlıkları olan çocuklar.. Misal, babaları yoktur; misal, anneleri çalışır; misal, büyükbabalarına taparlar; misal, dayılarını özlerler; misal, erken büyümüşlerdir; misal, ıhlamur severler; misal, mutludurlar ama hakkıyla yaşamayı bilirler; misal, hayatı erken öğrenirler; misal, bir gün uzak diyarlara giderler, çok uzak; misal, bir çölün ortasında seraptırlar; misal, masalları severler, hiçbir zaman gerçek olmayacağını bildiklerinden; misal, boya kalemleri hazineleridir; misal, hayalleri vardır; misal, yüzüstü bırakılmışlardır; misal, güvensizdirler; misal, kendilerini yollara vururlar, kaybolan benlerini bulmaya; misal, mezopotamyada büyüdüklerini haykırırlar; misal, bilirler ki ayakta durmak onların can damarıdır..

Ekim 06, 2009

..alçaktan uçar Martılar,. denize yakın!

Martıyı, uçarken,
önünden de görsen arkasından da,
farketmez: hiçbir yere gitmiyordur.
ancak yanından görürsen
farkedersin,
yol aldığını...

Buralardan Gitme..

Çok su verince ölür ya çiçekler
Çok ağlarım, çürür gözlerim gidersen eğer
Ben senin gül bahçende oyunlarıyla mutlu
Ve affedilmeyi çok seven yaramaz bir çocuğum.

Sen ne güzel güldün, solmuyordun.
Hem çok seviyordun hem beni yormuyordun.
Çiçekler...
Çiçekler sevildikçe büyür.
Gitme diyorum sana gitme!
....Çiçeklerim benimle ölür.

Buralardan gitme.
Buralar gitsin, sen gitme.
Gitmek çözecekse...
Ve biri gidecekse...
Buralar gitsin, sen gitme...
Sen gitme.




"Az kaldı..!"

Ekim 01, 2009

"Ez rêbiwar im, ketim dû bayê.."

Kim bilir, kim der; "Tu bi xêr hatî.." diye..

"Haydi kalk ayağı. 40 kişi seni beklmekte; sil gözyaşlarını ve kalk ayağı.
'Diren diş ile, tırnak ile...
DİREN rüsva etme bizi'.."

Deyrülzaferan '09

Şirin Çileği Toplamaya Gittim..!

Bazen kaçıp gitmek istiyor insan..

Saçlarını iki pelük yapıp yanlardan; boşverip de koşası dere tepe, çayır çimen..