Ocak 31, 2011

Bir Ocak Serencamı

Ocak hiç bitmese.

Her gününü yazsam hikaye olur,
Sus'unca su'suyor insan.
*Çiçek dürbününden bakan taşralılar olmak, olabilmek..
Aradabir.
Aynısı olmasa da.

Ocak 30, 2011

Ben Sadece Tüketmekten Korktum!

Katharsis yolculuğundan döneli tam 10 gün oluyor bugün. 10 gündür Istanbul'dayım ve şaşılası bir hızla gelişler-gidişler-sevmenin ve güvenmenin eşiğinden dönüşler yaşıyorum; biraz sessizleşerek biraz peyderpey..

Hergün sevdiğim sokaklarda yürüyorum, Kule'de çay içiyorum, Enginar'da şahane enginarlı salata yiyorum, Serdar-ı Ekrem'de evlere bakıyorum alıcı gözle, hayal kuruyorum en çok; derin derin hayal..

Büyük Hendek'ten eve dönüyorum sonra ve eve dönüş yolunda tükettiklerim(iz)i düşünüyorum.

Derken;
Bugün Şişhane'ye doğru gelirken okuduğum kitaptaki bir paragraf yüreğime oturdu sanki.

Kitaptanla buluşmamızdan bahsedeyim önce;
Diyarbakır'dan Xuşkamın'a almıştık önce, bir tane daha olsaydı ben de alacaktım ama olmayınca Istanbul'a gidince bulurum deyip vazgeçtim. Öyle ki Mardin'e gittiğimde Leylan Cafe'de buldum aynısından. Heyecanla önsözünü okudum, önsözünde Oğuz Atay'ın 'bönsözü'ne atıf yapmasıyla gönlümü alıverdi hemen.

Sonra ancak havaalanında okuyabildim, çok ilginç şeyler oldu, bunu apayrı bir yazıda birkaç gün içinde anlatacağım ve uzunca da kitaptan bahsedeceğim.

Kitap şu:
Kına ve Ayna - Kürtlerde Ölüm ve İntihar; Müslüm Yücel yazmış. Bir inceleme kitabı.

Henüz 70. sayfalarda dolanmama rağmen her okuduğum sayfa ayrı sarsıyor beni, altını çizdiğim satırların toplamı neredeyse kitabın tamamı edecek.

Neyse;
Bugüne dönelim..

Murathan Mungan'dan bahsediyordu. Lal Masallar'dan.

Önce Lal Masallar'ı düşündüm. Neredeyse 6 yıl olmuş okuduğum, ne kadar özlediğimi ve hala onun üzerine hiçbir kitaba öylesi bağlanmadığımı düşündüm.

Müslüm Yücel şöyle diyordu:

"Mungan bu yüzyılın belki de son masalcısıdır. Masalı kurgularken, bugünün insanına yapılır bütün vurgular. Mahmud ile Yezida'nın günümüze inmiş biçimleri ise Lal Masallar'daki Azer ve Yadigar hikayesidir. Hikayenin kahramanları bugünün insanlarıdır. İki sevgilinin konuşmaları, iki sevgilinin aşk hallerinden geçmişe yapılan göndermeler ve bu göndermelerin çözümlenmesi, Mungan'ın masala nasıl bir anlam verdiğini açıklar. 'Sevgiyi, sevmeyi niye böyle geçmişte arıyorsun.' sorusunun karşılığı tek cümle ile özetlenebilir, ama bu tek kelime aynı zamanda son çeyren asrı da özetler niteliktedir: 'Her şeyi öylesine yitirdik ki.'"

10 gün önce ağzımdan çıkan, titreyerek söylediğim şeyi hatırladım: "Tüketmekten o kadar korkuyorum ki."

10 gün sonra bugün anladım ki, en korktuğumu yaşamışım. Yitivermiş! Şehirli ilişkilerin yitikliğinde,,

Lal Masalları bir daha okumaya karar verdim, Şişhane'de indim, Kule'nin çevresinde dolandım, bir çay içtim, sokağımda yürüdüm, ışıklarına baktım, işime gücüme yürüdüm günlerdir dilime dolanan ezgi ile..

(Benim elimdeki kitap daha yeni bir basım olduğundan kapağı daha farklı, ama keşke fotoğraftakinden olaymış.)

Ermenice Öğreniyorum Part I

Her dil farklı, öğrenmesi aynı;

Merhaba, nasılsın?

Parev, inçbes ek.

Kürtçe Öğreniyorum Part I

Her dil farklı, öğrenmesi aynı;

Merhaba, nasılsın?

Silav, çavani?

Ocak 28, 2011

Uskur

"Uyusam,
Kendimi bir vapurda sansam..
Peşimizde yıldızlar

Peşimizde uskur

Uyusam.."
Sait Faik

Kötünün Anası Kadındır!

Kötü nedir?
Peki ya kötü kimdir?
Kimin yüzünden kötü oluruz, kötü hissederiz?
ya da
Başımıza gelen kötülüklere sebebiyet veren kimdir?

Kötünün bir yüzü var mıdır?
Eli var mıdır tutup da koklayasın?

Peki neden bu ülkede şu deyiş var?!
"... kötülüklerin anası!"
Kötüyü yetiştirip kötü olarak aramıza mı salmıştır başımıza kötülükler gelsin diye?

Neden babası yoktur bu kötünün? Ya da kötü oluşundan sorumlu değildir en az ana kadar?

Ha ama olsun, "Babacan" var nasılsa da "Anacan" yok; çünkü "Babacan" iyilikler yaparken "Ana" kötüye annelik derdindedir!

İki Tutam Saç Kaldı Elimizde!


-"Nesin sen? Yani nasıl tanımlıyorsun kendini?"
-"6 yaşıma kadar Kürt'müşüm, şimdi Türk'üm.."
-"Neye inanıyorsun?"
-"6 yaşıma kadar Alevi'ymişim, şimdi Müslümanım"
-"E peki bu senin baba dediğim Ali Çavuş senin tüm aileni öldürmüş. Nasıl seviyorsun onu, ne yaptı da seviyorsun bu kadar"
-"Öyle deme, o olmasa yaşayamazdım."

...... Derin bir sessizlik, halbuki onun ölme tehlikesi de onu yaşatandan gelmedi mi?!

***

-"Anne sen kimsin? Hiçbir kimsen yok, hiç kimseye dayı, teyze, amca, hala demiyoruz. Kimsin anne sen?"
-"Sorma! Karıştırma oraları.. Yıllar oldu.. Ağaç kovuğundan çıktım ben, toprak yarıldı içinden çıktım. Heh, böyle bilin."

***

Ne kadar geç kalmışım İki Tutam Saç: Dersim'in Kayıp Kızları'nı izlemek için..
Bu akşam BEKS'te idik, seyreyledik, iki tutam saçı miras aldık!

TIKlayalım.. Ve etrafımızdaki yaşlı teyzelere bakalım dikkatlice, belki o da......

Ocak 10, 2011

Hayal kurmaya başlayan kişi, artık iyileşmeye başlamış kişi midir?

Seyri Mardin'de böyle bir gece,

Her yol,, 'yeniden' gibi biraz da..

"Şimdi annecim ben sıkıldım, yolum geldi, işte öyle çıkayım bi, uzun olsun, işte hani Mezapotamya'yı 3 aydan fazla görmeyince özlüyor insan.. Sorma annecim gerçekten bilmiyorum, kaç gün nerede kalırım, hatta nereye giderim onu bile bilmiyorum. Ama son durak Mardin olacak bak, o kesin :) Damakta en son orası tat bıraksın öyle döneyim. Mezapotamya açar kucağını ya, iyi gelir işte.. Annecim, özetle; gidiyorum ben; merak etmeyesin.."


Her yoldan önce oluyor içeride sıkıntılı, ikircikli bir hissiyat; hem gitmenin heyecanı hem de gidilen yerden dönememe, dönünce bıraktıklarını eksik bulma korkusu.. Ama gidiyor yine de insan..

Çok arandı ise iyi olmanın yolu ve yaşla geldi ise mezapotamyanın kucaklamasının huzuru; gidiyor insan..

Ve her yol; biraz daha 'yeniden'le döşeniyor.. Yeniden büyük gülmek, yeniden huzurla dolmak, yeniden umut etmek, yeniden barışın geleceğine inanmak, yeniden aşık olabilme cesaretini kendinde görmek, yeniden doğmuş olmak!

Ve tüm bunların hepsi sarı topraklarda bekliyorsa seni; özgürlük mezapotamyanın uçsuz bucaksızlığında ise; gidilir..

İlk kez bu kadar münferit olacak,, ama gidilen yerlerde dostlar olacak.. Gönülleri yüzlerine yansımış dostlar..

Şarap olacak, rakı olacak; hem koyun yoğurdu bile :) Çaybahçesi olacak, nargilesi, tütünü; dedesi, ninesi, güzel gözlü çocukları, köyleri, kahvehaneleri..

Ahmet Telli şöyle der;
"Büyük aşklar yolculuklarla başlar
Ve serüvenciler düşer bu yollara ancak"

(Hatta tamamını okumak için TIKlayalım..)

3 kuruşluk mutluluk gibi,..

O halde "Hayde gidelum.."

Olur mu, Olur!

Şimdi efenim,
Bir çikolata var, bir de pastanın üzerindeki çikolata var.. Hangisinin hangisinden daha güzel olduğunu bilemedim şimdi ama, neden ki biz küçükken pastanın üzerindeki çikolatayı paylaşamazdık; kuzenime küstüğümü bilirim kırışık şekilli çikolatayı yediği için, isminin yazılı olduğu ince plakadan bana bir lokma vermediği için-halbuki onun ismi işte, düpedüz doğumgünü çocuğu.. İki parmak yardımıyla itinayla alınır pastanın üzerinden ki bozulmasın geride kalan krema neyim.. Şekilli afilli olduğundan sanki tadı da öyle afilliymiş gibi olur..

(Bir de doğumgünlerinde çocukluk dönemini bol bol hatırlayıp fotoğraflara bakma işi var ki, onun biraz daha düşüneyim, yazarım.. Yaptım oldu, ben de çocukluk fotoğraflarıma baktım.)

Olur olur,,

Ohho şekline bakaydık; babam da yakışıklı adamdı mirim!

Ocak 09, 2011

Irk denen...


TIKlayın ve bırakın da herkes istediğiyle evlensin.

Gittin Geldim!

Cemal Süreya!

Gitmişsin, gelmişim.

Var bir hikmet, var bir anlam, var bir işaret.

Ama henüz çözecek kadar eremedim!

"Büyümemiş küçük bir kadınmışım"

Jina piçuk,,

Ocak 01, 2011

O Daye! Rojek te,,

Bir gün onun fotoğraflarına bakarak ağlayacağımı söyleseler, küfrederdim söyleyene.. Hem de küfrün hiçbir türlüsünü sakınmadan, ağız dolusu!

Bugün çok ağladım "Ömür Hanım'la Güz Konuşmaları"nı okurken. Son 3 yıl derdim, beni bu yüzle başbaşa bırakan son 3 yıldı.. Değilmiş meğer; neler birikmiş 23 yılda.. Neler gelmiş, daha çoğu da gitmiş..

4-5 gün önce saatlerce eşya topladım, biraz taşıdım.. Sonra da bomboş evime arkamı dönüp çıktım. Büyüdüğüm, artık ergenlikten genç kadınlığa koştuğum dönemlerimin evine arkamı döndüm.

Neredeyse son 6 yıldır sürekli kalmasam da ve hatta son 2,5 yıldır hiç gitmesem de evimdi. Bir şekilde dönüp dolaşacağım ama sonunda sığınabileceğim ve orada olduğunu bildiğim evimdi. Biliyordum oradaydı; eşyalarım oradaydı, anılarım, biriktirdiklerim, biriktiklerim..

Son bağlar..

Şimdi eşyalar depoda; evse bir başkasının, yepyeni, heyecan dolu, genç bir ailenin.. Sonları bizim bir türlü aile olamayan ailenin başına gelenleri görmesin diye diledim tüm haftasonu. 'Onlar mutlu olsun'-du en azından..

Evim! Şimdilik yok.. Evimiz olacak; annem bu kadar güçlü oldukça olur hepsi.. Allah beni onsuz, onu da bensiz bırakmasın! Tek dileğim hayattan sanırım bu kaldı 'biz'im için..

Bugün ağlarken fotoğraflara baktım.. Nasıl ki silmeden bıraktığım son birkaç "aile" fotoğrafı.. Neye üzüldüğümü hala tam bilemeden; zoraki mutlu gülümsemeyle dolu aile..

Ben bu kadar ağlarken, kimbilir annem ne yaşıyor şu an; her gece yatağında sessizce ağlıyor mu? 25 yıllık emeği, sabrı, 35 yıllık birikimi; hepsini bir kalemde sildi, ikimiz mutlu olabilelim diye..

Gelinlikli bir düğün fotoğrafı, kocaman çerçeveli bir nişan fotoğrafı.. Sevgiliyken ona yazılmış mektuplar.. Anneme bıraktıkları ve annemin de o evde bıraktıkları..

O eve ilk gittiğimizde de henüz kaloriferler yanmıyordu ve eşyalarımızı üşüyerek yerleştirmiştik. Son gün de yanmıyordu, üşüyerek toplandık. Buz gibi ayrıldık..

O ev..

Taksiye binerken; alelacele yağan dolunun altında: "Bak bir yükü de atlattık, herşey yoluna giriyor." deyiverdi..

O Daye, rojek te..

15 Aralık 2010

Kedi ve Merakı - 3


Bugün perşembe ve ben dizlerimdeki küçük bir kediyi okşayarak uyutuyorum, en güzel rüyayı sayıklıyorum..

Kedi ve Merakı - 2


Dizimde bir kedi yavrusu..
Günlerden perşembe..

Seni düşünüyorum ve kederimizden ölmeyelim istiyorum!

Kedi ve Merakı - 1


Kadın aşık!

Geçen perşembelerden birinde patilerini omzuna koyan, kafasını göbeğine yaslayan kediye aşık!

Çelişik


Neredeyse herkes denebilecek oranda insanın Istanbul'da yaşamak istediği- hadi yaşamak başka şey diyelim- bir sebeple Ankara'nın doğusuna geçmeyen, geçene 'Ne işin var orada?!' şaşkınlığıyla yaklaşan zihniyet, ülkesinin toprak bütünlüğünü önemsiyorsa orada bir durup düşünürüm arkadaş!

@4 Aralık 2010, Taksim Otobüsü 55T



Fotoğraf: http://www.deryakose.com sitesinden alınmıştır.