Kasım 26, 2009

Ağladım..!

Bir ateşböceğine, bir de uçurtmaya.. Adı beylik çocuklara.. Çok geç kalınmışlıklara..

Kasım 19, 2009

İskoç vs İsveç Kıvrığı :)


Kıvırık kıvırık..

Yeşil gözlü geneli, gri de çoğusu..

Sevdim çok..!

Birikiyor!

Yahu bu maketler artık odaya sığmıyor :) Müze vakti mi yaklaşıyor, kikirikihi :P

O halde diliyoruz ki;

Önce şarkıyı açalım, bunu dinlerken anlatacağım, kulak ver.. (Evet evet, "şarkıyı" kelimesine tıklaman yeterli:)

Büyük planlar değil aklımdan geçen, küçük dileklerim var. Mesela yakın zamanda İstiklal'de delicesine yürümek gibi, belki biraz alışveriş.. Kumbaracı Yokuşu burnumda tütüyor, Tophane, Kabataş..

Galata'yı atladım değil mi? Belki bir süre gitmemeliyim. Daha da özlemeliyim. Orada da çay bir başka oluyor. Zaten bir Mardin'de bir de Galata'da içebiliyorum o acı mereti..

Bir ton ödev getiriyorum bayramlık; bir beyaz yaprak olsun zihnim, isterdim.. Sadece çizgiler, şekiller, renkler.. Cetvelle, fırçayla henüz tanışmamış..

Elbette dinleyeceğim canlı müzik, evet en eski pembe ayakkabılarımla geliyorum; hanım hanım kırmızı elbiseme inat.. Kulaklığımı ve hatta Lübitel'imi (çalışıyor, denedim) de getiriyorum..

Nargileyi en son Beyazıt'ta içtim, dostumla.. Yine nargileye gözyaşı kattık Çorlulu Ali Paşa'da ama bu kez rota Çengelköy..

Hadi ama, güldürme beni.. Tabiki açma alacağım, İstiklal'in girişinde daha, yiyemediğim içi çantamda.. Evde anneme veririm, merak etme sen..

Mephisto'dan moleskine alacağım, çapul çupul defterleri bitirdim hep; boy boy yeni moleskineler alacağım. Çizgisiz.. Çocuk kitabı almayalı epey oluyor, tamam söz sadece bir tane alacağım..

Bu çalan ne? Yeni? Kandırma hadi, ilk cümlede açtığımız şarkı işte..

Haydi hava kararmadan fotoğraf çekelim Lübitel'le..

Bir gün;

Suluboyayla harikalar yaratacağımı biliyorum! İnanıyorum!

Ve yönünü alıp yola devam..

İnsan kimi zaman oluyor ki sadece solunum organlarıyla değil aklıyla, yüreğiyle, ifadesiyle, duruşuyla, inandıklarıyla nefes almak istiyor. Bunlardan birine engel olan her ne ise de ondan adım adım geri duruyor, boğuluyor.

Sözlerini bilmediğim bir ezgi dinliyorum ve her dokunuşuna anlamlar yüklüyorum, yepyeni (belki de varolanla aynı) sözler yazıyorum. Nefes alıyorum.

Bundan sonra da aldığım her nefes için şükredip almamı engelleyen ne varsa uzağıma düşüreceğim.

Yeşil eteğimle dar sokaklarda nefes aldığım gibi..

"Biraz -çok olmasın, kilo alıyorum- kıvrım (kıvrık da olabilir) tatlısı alabilir miyim? Bol fıstıklı olsun üstü.. Belki ardından bir de Türk Kahvesi olabilir."

Kasım 03, 2009

Oysa Herkes Öldürür Sevdiğini..!

"Kulak verin sözlerime iyice,
Herkes öldürebilir sevdiğini
Kimi bir bakışıyla yapar bunu,
Kimi dalkavukça sözlerle,
Korkaklar öpücük ile öldürür,
Yürekliler kılıç darbeleriyle!

Kimi gençken öldürür sevdiğini
Kimileri yaşlı iken öldürür;
Şehvetli ellerle öldürür kimi
Kimi altından ellerle öldürür;
Merhametli kişi bıçak kullanır
Çünkü bıçakla ölen çabuk soğur.

Kimi aşk kısadır, kimi uzundur,
Kimi satar kimi de satın alır;
Kimi gözyaşı döker öldürürken,
Kimi kılı kıpırdamadan öldürür;
Herkes öldürebilir sevdiğini
Ama herkes öldürdü diye ölmez!"

Oscar Wilde