Haziran 17, 2009

Uc bucak

Dünya kimin etrafında bilemiyorum,
Amma kaç bucak olduğunu her gün daha iyi öğreniyorum..

Haziran 16, 2009

Haziran 15, 2009

Daphne

Ne kadar çok koştu ta ki bacakları tutmaz olana kadar.. Sebebi ise yalnızca kendine verdiği bir sözdendi, kalbi sızladığındandı. Ömür boyu tek başına olacaktı, kaçacak; ayakları üzerinde duracaktı.

Bir gün, sözüne fütursuzca saygısız davranan biri bozmak ister onun yemini.. Kovalar, o denli gözü dönmüş ya da kalbi durmaz olmuştur.

Koşar.. Kaçar.. Koşar.. Kaçar..

Sığınır toprağa..

Kökleri derinlere inmeye başlar usulca.. Ayakları üzerinde durur 0. O günden kelli kirler temizlenir ve yapraklarıyla onurlandırılır bu toprak üzerinde yaşayan insanoğlu..

Fırt.



Haziran 13, 2009

Günlerden Bugün..

Haziran'ın Ankara'sına yağmur yağıyor..

Saat: 22:34.. (Başladığında belki 22:32'ydi)

Ankara, hiç bu kadar güzel kokmamıştı..

Nasıl bir ölüm günüydü, nasıl bir bitmişlik.. Sonunda gitmeyecekmiş hissi veren bir başağrısı bırakan: Bugün..

Başımı pencereden çıkardım, saçlarım ıslandı.. Ne de soğuk havası, bu haziranın.. Karınca olasım geldi, mis kokulu toprakta.. Yana yakıla evime, kuytuma kaçardım; çalım ata ata.. Belki yarın yeni bir kuytu yapmak zorunda kalırdım, yağmurun derbeder ettiği evimin yerine..

Islak saçlarım, üşümüş kollarım, hiç olduramadıklarım, karıncalığa özenmelerim..

Ankara'yı ben hiç böyle koklamamıştım..

***

Saat:23:36 oldu!

Gökgürlüyor, şimşek de çakıyor ardarda.. Koku hala var, derin..

Haziran 08, 2009

Ağlayınca geçer mi?!

Uzun düz saçlı bir kadındı, hikayesi başlayalı neredeyse 23 yıl olan.. 20. yaşının sonlarında vazgeçti kıvırcık saçlardan, çünkü düz saçları yakışıyordu hem sevmeye de başlamıştı..

Yenildi çok kez, hiçbirini kabul etmedi taa ki telefonda ben yenildim diye haykırana kadar.. Sonrasında geldi hep aklına tüm yenilgileri, onun hiçbir zaman 'Yenildim!' demediği..

Her yenildiğinde savruldu.. Nereye olduğunu bilmeden savruldu.. Hep başlangıçlardı onunla ilgili hatırda kalanlar, sonu hiç varmıyordu nihayete..

Don Kişot'u ilk duyduğunda herhangi bir okul sırasındaydı ve anlamamıştı, bilememişti sebebini o yel değirmenlerine karşı çıkışı.. Çok sonra, bir gün bir caddede (daha sonraları en sevdiği cadde olacaktı) yürürken gördüğü bir afişti, işte bu dedirten.. Yine yel değirmeni vardı, yine Don Kişot, gözle ilgili değişen bir şeyler olsa gerek..

Bu akşam deniz döndüm yüzümü, sanırım bir süre görmeyeceğim için daha da ışıltıyla doluydu.. Balıkçılar vardı.. İnsanlar.. Güzel şeyler.. Özleyeceğim şeyler..

(Son zamanlarda hep bu oluyor. 3.tekil şahısla başlayıp 1. tekil şahısla bitirmek)

Düşümde düşler görmedim daha.. Ama boyut meselesinde biraz daha uzmanlaşırsam o da olur (: Zamanla da alışmak gerekiyor.. Bu da mı yalan.. Öyle imiş..

Şöyle olsaydı ile başlayacak bir sürü cümle biriktirmiş olmak.. Ya geleceğin teminatı ya da gerçekten bitmişliğin..

Haziran 06, 2009

Haziran 04, 2009

Uyanınca..

"Birbirine bu kadar benzemeyen iki insan ancak bir raslantı sonucu herhangi bir bekleme salonunda bir araya gelebilecekken, neden bir kitapta buluşsunlardı ki?"

Yedi Kapılı Kırk Oda, M.Mungan, s.102



*Benziyorlardır belki, hem de çok; o kitap yazılıyordur bir yandan..

Neden?

Bir de uçurtmalarımız vardı bizim.. Beylik isimleri olan çocuklar uçururdu, 'EN' yükseklere; ipi koptu sonra..