Eylül 21, 2008

Altı Ay Bir Güz;..gidelim,..

"İstediğim, denizi yazmak. Zümrütlerin, gökyakutların sabrını; ağaçların tarihsizliğini... Bir tek kıyısını kavrayabildiğimiz, anlamını ancak bir tek kıyısıyla kurduğumuz denizin öyküleri yoktur bir kara adamı için. Yolculuklara, ister gerçek ister düşsel olsunlar, yakıştırdığımız son, öbür kıyıda bitse bile, deniz gene tek kıyılıdır, üzerinde yaşayıp çalışan biri olmadıkça. Deniz, kara adamının yalnız sınırlarını kaldırışı değil, sınır düşüncesini içinden çıkarıp atıvermesidir. Her şeyin bir aradalığının bir yerde başlaması ya da bitmesidir. İstediğim, denizi yazmaktı. Her şeyin bir aradalığına yenik düşeceğimi bile bile."

"Taşların sabrı dediğim, yaşlandıkça yaşamağı öğrendiğimiz, can sıkıcı bir boş laf olmaktan çıkan sabır değil; insanların kusursuz bulacağı o duruma gelesiye bir taşın bir başka taşın bağrında sıkışıp durarak geçirdiği –insanın hiçbir ölçüsüne sığmaz– bir vakti damıtmsı, sonra, kalması. Taşlar doğmaz, doğrulur; sabır, taşın değil, insanın erdiği; dolayısıyla, yakıştırabildiği, tansıdığı; değerini artırmkta çılgınca, küstahca kullandığı. O sabrı yazmağa kalkışmak, emeklemekten öteye geçememek olacağı için, onurlu bir alçakgönüllülük sayılır."

Bilge Karasu

Eylül 15, 2008

Bu gece,,..

Herkes kimliklerini çıkarsın; ama edindiklerini lütfen, kazandıklarını değil; kazandığı her bir kimlik başkasının kaybettiğiymiş çünkü,..

Baktığı yer uzaktı, savaştığı şey ise yeldeğirmenleri kadar imkansız, ama içinden gelen buydu.

Dolabı açtı, bir kitap aldı, sigarasını yaktı sonra; içtiği sigaraları sayabiliyordu henüz; çok yeniydi çünkü içiciliği, dün 1 bugün iki,..

Gitti, uyuması gerekti,.. Canı yandı, ağ-la-ma-dı!