Temmuz 14, 2010

Makas3

Saçlarımı (kakül minvalinde olanları) keseli 2 ay bile olmamış, bu kadar benimseyeceğimi düşünmemiştim; ama yeniden kesme hissi içinde olmam neye dalalet?!

Çok mu birikti; makas senin elindeyse ve kestiğin de senin saçların ise nasıl atıyor tüm irini pisliği..

Temmuz 11, 2010

Toplum Cinsiyet derken;


Tabu'da toplumsal cinsiyet rollerine dair!
Yuh demek istiyorum!

Kadın dersen tabu olur!

Benim için;

..hep büyük bir yalandı.


13.06.2010 || Babalar Günü

Genç, yarın 3'te?! :)

Güveneceğin, oturup iki çift muhabbetin belini kıracağın, eski günleri anacağın, bugünden konuşacağın, güleceğin, kızacağın dostların olması güzel şey..

4 yıl olmuş saydık da, kaç yaz birlikteydik, kaç yere gittik, Beyoğlu'nun kaç kez arşınladık..

Bugün de Melih'le keyfettik.. Önce Kumbara'da, sonra Nevizade'de ve ardından Thales'te sıcak şarap..

Yağmur altında koşar adım..

İyiki hiç bırakmamışız birbirimizi..

09.07.2010

Uyan!

İnanamıyorum!

Yıllardır (yaşım kadar) Istanbul'da yaşarım, yıllardır Istiklal'de yürürüm biteviye.. Dükkanlardan yükselen müzik sesleri, ara ara ruhunuzu dinlendiren sokak müzisyenleri, çikolatacı, Galatasaray'ın önündeki eylemciler,... ve bir de Hazzo Pulo'nun önünde yatan şişko köpek; orada yaşayan; birgüne birgün uyanık görmediğim, sakin, yaşadığı yerden memnun, etliye sütlüye karışmayan, sevilen ve sahiplenilmiş de bir köpek..

Bugün yürürken yine (sanırım günün 3. turuydu) belediyenin tam da gündüz saatinde Istiklal'e saldığı o salak çöp arabalarından biri de benimle ilerliyordu. Hazzo'nun önüne geldik ve bizim yerleşik köpek sanki damarına basılmışçasına fırladı yerinden, o cüsseyle hızlandı, çöp arabasına kafa tuttu. Bense ağzım açık izliyordum, demekki bu köpek de yerinden kalkıyormuş diye..

Yürümeye devam ettim, Koska'nın oradan vazgeçip döndüm ve Ara Cafe'ye girdim, yine yan masamda Ara Güler(bu detayı geçemeyeceğim, sektirmeden yanyana masalarda oturuyorum kaçıncı defa olduğunu unuttum; ayrı bir ruh hali katıyor duvarlarda onun çektiği fotoğraflarını görüp yan masanda ağırlamak). Sakinledim, limonatamı yudumlamaya başladım, elimdeki kitabın sayfalarını çevirirken birkaç sözcüğü seçti gözlerim..

Beyaz yakalılar, krizde işinden olanlar, 1 Mayıs'ta bayram yerine kanla dans edenler, çocuğunu okutamayanlar, Kürtler, Ermeniler, yoksullar, orta direk (onlar hala yaşıyor mu yahu? - en azından bir tane var bildiğim!)... Birgün kafası karışık Türkiye insanı da o köpek gibi rahatının kaçtığını görecek ve umarsızca patlayacaktı içindeki öfke; o gün çöp arabası görmezden gelip devam edemeyecek yoluna.. O gün ülke parayı reddedecek; o gün ülke birlikte yaşamaya karar verecek; o gün Istiklal bugünlerde üreyen, şiddet yanlısı faşist eylemcilere ev sahipliği yapmayacak.

07.07.2010

Temmuz 06, 2010

Füsun Akatlı

Yari gibi temmuz aldı onu da aramızdan. Daha 4 gün önce andığı sevgilisinin yanında şimdi.

Hep kıskanmıştım onu; Bilge Karasu'nun çantalar dolusu yazısını emanet ettiği kadın kim olabilirdi diye; "Ne kadar büyük derinlikler vardı kimbilir içinde" derdim çocukluğumun son yaşlarında.

Elime aldığım her kitabında masalüstü gerçek dünya tümcelerinin seyrine daldım.

Yekta Kopan'ın dediği gibi; Füsun Akatlı’ya veda etmek zor. En iyisi bu yazıya nokta koymayıp bir virgülle yarım bırakmak,