Mart 24, 2010

Sinema Koltuğu Rahatmış!

Epey olmuştu sinemaya gitmeyeli, en son Trabzon'da Vavien'i izlemiştim/k. Her ne kadar hayal kırıklığı olsa da -galiba beklentileri yüksek tutup gitmek çok akıllıca bir hareket değildi- şimdilerde düşününce fena olmayan şeyler çıkarabiliyorum.

Hayatımıza film indirmek diye bir eylem eklendiğinden beri ise sinemaya daha az gider oldum. Bunda tek kişilik sinema biletlerimin sayısının çoğalma korkusu da olabilir diyeceğim ama ben sinemaya hep yalnız gitmeyi sevdim.

Neyse;

Salı günü onca ödevim olmasına rağmen, dersi asıp Ankuva'ya gittim. Kitapçıda dolandım, Bilkent'e geldiğim ilk günlerdeki gibi. Akşam için girip bilet aldım, çünkü bilet almasam Nur'da dönünce vazgeçmiş olacaktım ve yurda dönecektim.

Velhasıl kelam;

Anadolu'nun Kayıp Şarkıları'nı uzun bir bekleyişin ardından izledim. Tıklayalım!

Her yolu deniyoruz, bu kavganın neden olduğunu haykırabilmek için. Nezih Ünen de çok bizden bir yolu seçmiş; emekle, sabırla yıllar boyu çalışmış.

Zaman zaman koltuğumda duramadım, bazen içime birşey oturdu, Mardin'i özledim bir kez daha. Ve teşekkür ettim o karelerde yüzü gözüken/gözükmeyen, sesi duyulan/duyulmayan herkese.

Ve filmden çıkıp albümünü aldım.

İzleyiniz, albümünü edininiz.

Mart 22, 2010

Rüya

"Su, anne rahmidir.

Bu; yeniden doğmak istediğini gösterir Aslı!"

22 Mart 2010 / Nur

Mart 20, 2010

Samsun Asfaltı Samsun'da değildir:)

Samsun'dayım bilmem kaçıncı defa..

Ve ilk gelişimi (14-16 Temmuz 2006) hatırlıyorum an be an, aradaki tüm gelişleri silmişim sanki..

İlk kez Ankara'dan bu kadar uzağa gelmiştim (Samsun'dayım ya gelmişim diyorum:)

O zamanlar daha başkaydı buranın duvarları, havası, çayı..

Şimdi, yine.. Hoşgeldim,, hem de burnumda tüten çilingirliğe..

Mart 17, 2010

Geç keşifle gelen haftasonu @ Istanbul..

John Butler Trio, neden bu kadar geç keşfettim ki?!

Eşliğinde haftasonu tasarlamak; fotoğraf makinası, en güzel çizim kalemlerim, eskiz kağıtlarım ve Kumbara..

Istanbul'da baharı kar ihtimali ile karşılamak :)


Edit: Şimdilik erteledik.

Mart 16, 2010

Zaman bi siktir! Beni zihnimle başbaşa bırak!

Zamanın oyun oynadığını hissediyorum sık sık, aynen şu anda da olduğu gibi.

Kepez'deyim. Geniş bir piknik alanı. Aylardan mart değilmiş gibi, bir sürü insan buraya gelmiş.

Et kokuları, toplar, ipler, şenlik, cümbüş ve garip bir imece hali.. Herkes diğer herkesin güzel bir piknik geçirmesi temennisiyle kalmayıp maşasından mangal kömürüne herşeyini paylaşma isteğinde.

Az ileride davul çalıyor, ben Tuğberk'in arabasında sabah 8.40'ta gireceğim sınava çalışıyorum. Bizim çocuklarsa top, ara ara da batak oynuyor.

En eğlenmeyen kişi olarak gözüksem de tüm gün; aksine deliler gibi eğlendim.

Tavuk yedim, neredeyse 1 tam ekmeği bitirdim. Çekirdek çitledim. Civan'ı Istanbul'a uğurladım.

Zaman silsin istiyorum bazı şeyleri, tam olarak ne olduklarını bilmesem de.. (Zamanla gelen edit (16 Mart '10 - babamı silsin lütfen!) İçimdeki büyük bir yükten kurtulacakmışım gibi..

Epeyce gidemeyeceğim Istanbul'a. Belki de gitmeyi istemiyorum, ajandamın da engeliyle.

Özlesem de Istanbul'u, oralı gibi yaşamayı yine, tüm bir haziranı Antalya'da geçirmeyi göz aldım 2 gün önce. Staj yeri Taca İnşaat. Acaba kask verirler mi şantiyede? Sarı olandan..

Kaleiçi'ni gezdim, denizi soludum zihnimin en derin yerlerine kadar.. Ankara'da mutsuz olan Istanbul ve İzmirliler'e Antalyalılar'ı da ekledim.

Başka şey deniz memleketinin çocuğu olmak..

Zihnimse bana hala oyun oynuyor, yanıltmak için çabalayıp duruyor; tarih bilincimi yitiriyorum..!

@ Antalya 14.03.2010 18:10

Zamanla gelen edit: Sınavı bilerek kaçırdım. Hocaysa bana ibret olsun diye sanırım, raporsuz telafiyi kabul etti; hem de ben istemeden..