Ağustos 04, 2010

Geçip giden veyahut şimdi gelen..

Şimdi şunu yapalım: Sakince 'o'ndan geriye doğru sayalım.. 10-9-8..

Ne taraftan bakarsan bak ya da neresinden tutarsan tut değişmeyecek bir tekerlemeyle ilerlemeye devam etmenin aymaz eminliği..

Müzik sesi geliyor; sanırım 'Kum Gibi' çalıyor ve inatla Diyarbakır'ın üzerinde martılar bu kez gülüşüyor..

Taşın sesi olur mu hiç?! Evet oluyormuş, çağırıyormuş durmadan.. Nasıl bir sıcak ki yaksa da tenini tutasın geliyor..

Özgürlük.. İşte bu diyorsun.. Özgürüm diye haykırıyorsun.. Bir yan uyanıp giden Mezapotamya bir yan doruklarken, 'Nefes alıyorum,, nihayet!!' diyorsun.. Haykırmaya gerek kalmıyor, mücadele orada son buluyor.. Savaşmadığını anladığın an kalkıyor siperler, kimse birbirine asker selamı vermiyor ve kimse bir insana aşık olmuyor..

Dinginlik böyle birşey olsa gerek.. Hayallerim nereye gitti derken, o dinginlik hayalleri de geri getiriyor.. Durmadan, susmadan, bıkmadan.. Kelimeler birbiri ardına geliyor..

Sarhoş kim? Taşa sevdalanan.. Toprağa, kuma bulanan.. Korkmadan en uzağa bakabilen.. Selam vermekten bile ümidi kesmişken her adımda biriyle tanışan..

Güven.. Kime, nasıl ama? Gitsek mi acaba? 'Xuşka'.. 2 çift göz.. 2 çift güzel kadın gözü.. Sevgi gözü, güven gözü..

Birlikte yaşamak.. Öğrenmişiz,, kim olduğumuzu ne olduğumuzu bir kenara bırakıp nargileyi, şarabı, rakıyı, iki kelamı, taşı, suyu paylaştık..

Bitmemiş,, hayat durmamış.. Şimdi sadece kirlenmesin istiyorum.. Biraz gözlerim kapalı, dünyevi planları bir kenara bırakmak istiyorum; çünkü benim hayallerim varken annemin gözlerinin daha da çok parladığını görüyorum..

Biliyorum ki, hayal yine masal olacak, yazılacak.. 2 yıla taşın şehrinde yaşayacağız biz: Ben, Stasia Xuşka, Alyoşa Xuşka..

Hiç yorum yok: