Temmuz 11, 2010

Uyan!

İnanamıyorum!

Yıllardır (yaşım kadar) Istanbul'da yaşarım, yıllardır Istiklal'de yürürüm biteviye.. Dükkanlardan yükselen müzik sesleri, ara ara ruhunuzu dinlendiren sokak müzisyenleri, çikolatacı, Galatasaray'ın önündeki eylemciler,... ve bir de Hazzo Pulo'nun önünde yatan şişko köpek; orada yaşayan; birgüne birgün uyanık görmediğim, sakin, yaşadığı yerden memnun, etliye sütlüye karışmayan, sevilen ve sahiplenilmiş de bir köpek..

Bugün yürürken yine (sanırım günün 3. turuydu) belediyenin tam da gündüz saatinde Istiklal'e saldığı o salak çöp arabalarından biri de benimle ilerliyordu. Hazzo'nun önüne geldik ve bizim yerleşik köpek sanki damarına basılmışçasına fırladı yerinden, o cüsseyle hızlandı, çöp arabasına kafa tuttu. Bense ağzım açık izliyordum, demekki bu köpek de yerinden kalkıyormuş diye..

Yürümeye devam ettim, Koska'nın oradan vazgeçip döndüm ve Ara Cafe'ye girdim, yine yan masamda Ara Güler(bu detayı geçemeyeceğim, sektirmeden yanyana masalarda oturuyorum kaçıncı defa olduğunu unuttum; ayrı bir ruh hali katıyor duvarlarda onun çektiği fotoğraflarını görüp yan masanda ağırlamak). Sakinledim, limonatamı yudumlamaya başladım, elimdeki kitabın sayfalarını çevirirken birkaç sözcüğü seçti gözlerim..

Beyaz yakalılar, krizde işinden olanlar, 1 Mayıs'ta bayram yerine kanla dans edenler, çocuğunu okutamayanlar, Kürtler, Ermeniler, yoksullar, orta direk (onlar hala yaşıyor mu yahu? - en azından bir tane var bildiğim!)... Birgün kafası karışık Türkiye insanı da o köpek gibi rahatının kaçtığını görecek ve umarsızca patlayacaktı içindeki öfke; o gün çöp arabası görmezden gelip devam edemeyecek yoluna.. O gün ülke parayı reddedecek; o gün ülke birlikte yaşamaya karar verecek; o gün Istiklal bugünlerde üreyen, şiddet yanlısı faşist eylemcilere ev sahipliği yapmayacak.

07.07.2010

Hiç yorum yok: