Kasım 19, 2009

O halde diliyoruz ki;

Önce şarkıyı açalım, bunu dinlerken anlatacağım, kulak ver.. (Evet evet, "şarkıyı" kelimesine tıklaman yeterli:)

Büyük planlar değil aklımdan geçen, küçük dileklerim var. Mesela yakın zamanda İstiklal'de delicesine yürümek gibi, belki biraz alışveriş.. Kumbaracı Yokuşu burnumda tütüyor, Tophane, Kabataş..

Galata'yı atladım değil mi? Belki bir süre gitmemeliyim. Daha da özlemeliyim. Orada da çay bir başka oluyor. Zaten bir Mardin'de bir de Galata'da içebiliyorum o acı mereti..

Bir ton ödev getiriyorum bayramlık; bir beyaz yaprak olsun zihnim, isterdim.. Sadece çizgiler, şekiller, renkler.. Cetvelle, fırçayla henüz tanışmamış..

Elbette dinleyeceğim canlı müzik, evet en eski pembe ayakkabılarımla geliyorum; hanım hanım kırmızı elbiseme inat.. Kulaklığımı ve hatta Lübitel'imi (çalışıyor, denedim) de getiriyorum..

Nargileyi en son Beyazıt'ta içtim, dostumla.. Yine nargileye gözyaşı kattık Çorlulu Ali Paşa'da ama bu kez rota Çengelköy..

Hadi ama, güldürme beni.. Tabiki açma alacağım, İstiklal'in girişinde daha, yiyemediğim içi çantamda.. Evde anneme veririm, merak etme sen..

Mephisto'dan moleskine alacağım, çapul çupul defterleri bitirdim hep; boy boy yeni moleskineler alacağım. Çizgisiz.. Çocuk kitabı almayalı epey oluyor, tamam söz sadece bir tane alacağım..

Bu çalan ne? Yeni? Kandırma hadi, ilk cümlede açtığımız şarkı işte..

Haydi hava kararmadan fotoğraf çekelim Lübitel'le..

Hiç yorum yok: