Haziran 08, 2009

Ağlayınca geçer mi?!

Uzun düz saçlı bir kadındı, hikayesi başlayalı neredeyse 23 yıl olan.. 20. yaşının sonlarında vazgeçti kıvırcık saçlardan, çünkü düz saçları yakışıyordu hem sevmeye de başlamıştı..

Yenildi çok kez, hiçbirini kabul etmedi taa ki telefonda ben yenildim diye haykırana kadar.. Sonrasında geldi hep aklına tüm yenilgileri, onun hiçbir zaman 'Yenildim!' demediği..

Her yenildiğinde savruldu.. Nereye olduğunu bilmeden savruldu.. Hep başlangıçlardı onunla ilgili hatırda kalanlar, sonu hiç varmıyordu nihayete..

Don Kişot'u ilk duyduğunda herhangi bir okul sırasındaydı ve anlamamıştı, bilememişti sebebini o yel değirmenlerine karşı çıkışı.. Çok sonra, bir gün bir caddede (daha sonraları en sevdiği cadde olacaktı) yürürken gördüğü bir afişti, işte bu dedirten.. Yine yel değirmeni vardı, yine Don Kişot, gözle ilgili değişen bir şeyler olsa gerek..

Bu akşam deniz döndüm yüzümü, sanırım bir süre görmeyeceğim için daha da ışıltıyla doluydu.. Balıkçılar vardı.. İnsanlar.. Güzel şeyler.. Özleyeceğim şeyler..

(Son zamanlarda hep bu oluyor. 3.tekil şahısla başlayıp 1. tekil şahısla bitirmek)

Düşümde düşler görmedim daha.. Ama boyut meselesinde biraz daha uzmanlaşırsam o da olur (: Zamanla da alışmak gerekiyor.. Bu da mı yalan.. Öyle imiş..

Şöyle olsaydı ile başlayacak bir sürü cümle biriktirmiş olmak.. Ya geleceğin teminatı ya da gerçekten bitmişliğin..

Hiç yorum yok: