Temmuz 06, 2006

çok Pollyanna gördüm kendimi....


Yo isyankar değilim, hele şükürsüz hiç değilim; olmadım da hayatım boyunca. Allah kullarının üzülmesini istemez zannımca; o yüzden de en az acıtanını yaşarız her şeyin, biz bir türlü kabul etmek istemesek de. Hani hep deriz ya, ‘ Bir şey düzgün gitmez mi benim hayatımda? Her şey kötü, ama neden?’ . Böyle değil aslında, farkında değiliz ki yaşanan her şey bize bir parça daha güç kazandırıyor. Öyle değil mi sanki? Düşünün bir kere, şahit olduğumuz her ölümden sonra hayata biraz daha sıkı sarılmıyor muyuz yada her ayrılıktan sonra yalnızlığımızın da aslında bize zaman zaman yetebileceğini fark etmiyor muyuz? Ama bu demek olmuyor ki ‘yaşanan kötü şeyleri de akışına bırakalım, nasılsa bir getirisi olacak bize’. Bazen an geliyor ki cüz’i irade sesinin duyurmak istiyor, belki de dur demenin vakti geldiğini anlıyor. Ölümlerde gözyaşını durdurup hayatın güzelliğini anladığımız, ayrılıklarda O’nsuz yalnızlığımıza alıştığımız zamanlar belki de cüz’i iradenin konuştuğu anlar.

Fakat kimi kez öyle şeyler yaşanıyor ki doğal seyirle son bulmuyor, cüz’i iradenin belki de vaktinden önce karar verip kükremesi gerekiyor. Ne ölüm ne de ayrılık bu; bu ancak yaşarken ölmek yada bir başkasının diri diri ölümüne şahit olmak. Hayatındaki eksik şeyin huzur olduğunu hissedince insan artık ölmeye başlıyor demektir. Huzursuzluk veren mekan mı insan mı? Hiç belli olmaz, bazen yalnızca bir düşünce huzursuzluğu getirir beraberinde. Kabul etmek de lazım, hayatta her an huzur olmaz- hoş zaten olmuyor da- , her aşırının rahatsızlık vereceği gibi. Hani güneş çok yakınca sevmiyoruz ya onu yada hepten söndüğünde ölüyoruz. Huzur da böyle işte; hep olmaz, olursa da tadı kalmaz. Acıdır zaman zaman huzurun değerini arttıran. Ama acı uzun zamandır yakıyorsa canımızı, huzuru hayatımızdaki eksik şey olarak görüyorsak artık; tehlike koku yaymaya başlıyor demektir. Cüz’i irade de bir yerde bu kokuyla silkiniyor, zamanı geldi diyor.

Bir can acıya belli bir zaman katlanıyor, her acıdan sonra da bu zamanı daha da uzun tutabilecek gücü kazanıyor. Ve her acının ardından irade daha bir hevesle arıyor huzuru. Önemli olan şükrü dilden düşürmeyip iradeyi öldürmemek.

**Gereksiz Bilgi: Hala efkar modundayım ben, geçmedi bir türlü kussamda içimdekini. İrademin eksiği fark edip kokuyu alacağı günü bekliyorum. Huzuru bulana kadar limonlu sodayla devam hayata…

Hiç yorum yok: