Haziran 26, 2006

Bir Dönem Biterken..



Sınavın sonucunu da öğrenmiş, içten bir “ohh” çekerken artık bir değerlendirme zarureti çöktü üzerime.

‘Neden buradayım?’ sorusuna bir türlü cevap bulamadığım dolu dolu 9 ay geçirdim Ankara’da, aslında Bilkent’te. Bu soruya hala cevap bulamamış olsam da bir dolu eksiye rağmen onlardan daha da çok, bir kucağa sığmayacak olan artılarla bitti bir dönem. Çantamda bir çok anlatılası şeyle döndüm evime, şehrime.

Tercih zamanı kafam karışıp allak bullak olmuşken bir tanıtım CDsi çeldi aklımı:P O zaman dedim ki 18 tercihten biri de Bilkent olsun içimde kalmasın; nasıl olsa puan da yetmez :) Yani naneyi yeyişim tam olarak böyle ve masumca başlıyor:D Fatma da gidiyordu hem bir de ondan destek buldum.

Fatmaaa; 3 yıllık dershane arkadaşımdı, orada 2 aylık yurt hayatı yaşadık ki Bilkent’tekine kıyasla solda sıfır kalıyor bana göre. Her zaman önemli ve özeldi. Ama şimdiki kadar özel olabileceğini düşünmemiştim. Oda arkadaşım 4 yıl süreyle ve hayat arkadaşım bir ömür boyu.Dost, arkadaş ya da kardeş değil, biz birbirimizin bir parçasıyız hayatlarımızda.

Evden ayrılış.. Her şey oyun gibiydi başta. Ama toparlanıp da bavullar sıra sıra dizilince önüme acı da çökmeye başladı içime. Evden ayrılırken elinde çantalarla kafanı kaldırıp son kez pencerelere bakmak; evet aynı filmlerdeki hüzünlü sahneler gibi. 6 saatlik ilk İstanbul-Ankara yolculuğu nasıl da kazındı aklıma saniye saniye. Yanımda annem vardı ve benim ona her bakışımda acı daha da ağırlaşıyordu. Unutamam hala annemin elini taksi camına yaslayıp da ağlayışını; o eli yüreğime bastı sanki. Unutamam bir ömür, içten sızlar her daim. İlk gün yemek yiyecek (koskoca Bilintur) yer bulamamam; günlerce, aylarca hatta hala ağlamam. Değer mi burada olmaya diyorsun, tatmin etmeye yetmiyor hiçbir cevap.

Alışmıyor ama zamanla kabulleniyorsun.

Yara açıldı mı oluk oluk kanıyor, onu kapatamıyorsun gizlemeyi öğreniyorsun ancak. Aynı kanı bu kez içine akıtıyorsun.

Oryantasyon… Kesinlikle olması gereken, karmaşıklığı ilk zamanlar gözde büyüyen Bilkent’i öğrenme yolu. Lisede belki de bir iki defa konuştuğum kader ortağım Cansu (Dal). Nasıl da aynı hüzün vardı gözlerimizde. Belki bu yıl tam olmadı ama 4 yılımız var değil mi hala Cansu?! ;)

Sene başı eylül COPE’una girdik ve haliyle geçemedik. (Fatma ve 6264 hariç) Bilkent’in kasış mı kasış hazırlık okulu BUSEL’a düştük :S Neyse ki bir yılın sonunda COPE’u geçtim diye çemkirme sözlerine yer vermiyorum burada:) Sınav sonucunu öğrendikten hemen sonra yaşadığım, anlatınca annemi ağlatan, anneannem ve teyzemi hüzünlendiren bir olayı anlatacağım. Malum sınavı geçemeseydim yazın en güzel kısmı Bilkent’te yaz okulunda geçecekti, yani 3 günlük ev hayatım son bulacaktı. E bu durumu da tüm aile biliyor. Neyse efendim, mutlu haberin ardından ilk konuştuğum aile ferdi 8 yaşındaki kuzenim Pınoş. Diyalog aynen şöyledir:
Ben: “ Ablacım sınavı geçtim, söyle herkese. Oleyy, yuppi:)) “
Pınoş: “yani ablacım seneye Ankara’ya gitmeyecek misin?” [ İşte bu an sevincin kursakta kaldığı andır :( ]
Ben: “ Yok canım benim, yazın buradayım. Yani yine gideceğim kışın.”

Bu arada sene başındaki sınavda “CAN”ım çok sıkılmıştı;) ( Bensu bilir ne demek istediğimi)

ciCCimmmmmmmmm…. Nasıl oldu da girdin sen benim hayatıma. Nasıl da hızır gibi tam zamanında yetiştin, huzur verdin. Hayatıma girdin ve en önlerden yerini kaptın. Belki Ankara’ya dair sevgi sözcükleri senin sayende başladı söylenmeye, hem de sen Trabzon’dayken :( Sen Ankara’yı özlerken, ben sana sabahlara kadar İstanbul özlemimi anlattım. Farklı bir başlangıç oldu bizimkisi. Sonunda sen pişmanlık bense hüzün yaşadım. Ama iyi ki böyle olmuş ciCCim; belki de böyle başladık diye bu kadar kolay bu kadar samimi bulduk birbirimizdeki “BİZ”i. Çok güzel bir şey ciCCin olmak, senin ciCCim olman;) Eşim, dostum, arkadaşım, sevgilim; bitanecik, ayyaş, haylaz, şebelek, TEK ciCCimmm…. Çok seviyorum seni…

ETİpuf… 5 yıllık acılar… Kapanmayıp gizlenecek yaralar.. Ufacık bir kızdım seni tanıdığımda senle büyüdüm, seni en güzel yere sakladım. En sonunda terk etti sevdan beni ama…. Yerin var hala benliğimde. Yıllar sonra…

Kardeşlerim….Cem, Serhan… Kösteklensem bir gün kollarımdan ilk siz tutacaksınız şüphem yok. En sıkıntılı anlarımda sevginiz, sıcacık teselliniz ayakta tuttu beni. Yaz planlarımız var daha :) Sevginiz için, kardeşliğinizden bu emin kıldığınız için minnettarım size. İstemeseniz de bir gün ki istersiniz biliyorum ; hep hayatımda olacaksınız ben de sizin hayatınızda.

SSAL.. İnsan mezun olduktan sonra ‘canım okulum’ diyormuş ki ben de bunu 4 yıllık lise hayatımda söylememiştim. Arkadaşlarım, öğretmenlerim… Özlüyor insan… Ehehehe 1 yıl bitti de pilav gününe bile gittik mezun olarak :)

aslistanbul.. asLI mı istanbuL mu… İkisi de… Daha doğrusu ikisi bir olmuş artık. Nasıl bir aşktır bu sana duyulan ey şehir, nasıl bir özlem, heyecan! Her sokağın karış karış aklımda. İstiklal 2.evim :) Beşiktaş, 4 yıllık mekan :) Ortaköy’de gezintiler :) Tophane’de nargile dumanı altında sohbet :) Eminönü’nün telaşlı kalabalığı :) Kadıköy vapuru ve martılar :) Dolmabahçe’de denize karşı çay :) ………….. Sevdalım şehir… Seni düşünmemek şehir ne kadar da zormuş, seni düşünmekse bir o kadar kolay..

Okul başlıyor. İlk kur “inter”.. Yurttaki kız ,,aa aynı sınıftayız.. O da solak :D Pınar… İlk… Sabaha kadar MSN keyifleri, bitmek bilmez kahkahalar.. Uykucu Bulut, Hafize Hoca…

Pınaarrr bak TOG diye bir şey var, liseden beri takip ediyorum ben, hadi gidelim toplnatısı varmış bugün?! İyi ki de gitmişiz di mi?!

TOG… İlk toplantı…Nasıl bir heyecan gönüllü olmak… Kendini işe yarar hissetmek… Uzattığın eldeki güzelliği gözünle görmek… Unutulmaz şeyler öğreniyor insan. TOG’la ilk Kıraç yemeği.. Sinan ya sayende o akşam bölümüme aşık oldum ciddi ciddi, ama yine de değiştirmeyi düşünüyorum :P Noyan iyi ki varsın. Pınar sana, sen Pınar ne kadar da çok yakıştın. Giray, Beren, Tubaaaa, Gülsüm, Kerim, Muharrem, Kübra, Kazım, Birey…. Eleştirmek için değil değiştirmek için…

Kitap okuduk.. Binlerce genç aynı anda, meydanlarda, saatlerce kitap okuduk. Siz de okuyun diye haykırıyorduk, sessizce okurken ;)

Kıraç… Az yemedim ıspanağını ve çeşitli sebzelerini :) Az maç izlemedim. Kıraç--> Maç --> Ispanak..

Özgür..Başımın tatlı belası.. Gönülsüz gönüllü..

91.Yurt.. 6264.. biz en çok bu no.yu tuşladık Fatma’yla :)

Semih.. Kaybettim sandığım anda, artık ikimizde sona yaklaştığımızı fark ettiğimiz de bulduk yine birbirimizi.

Ve ilk kur bitti, geldik UPP’a.. Anaaa yabancı hoca mı, öff sınıf da pek bir sıkıcı duruyor. Tam aksi… Pazartesi corner kızları.. asLI, benSu, zuzuu selin, ipek’’’mmm… Tantuni 34’teki hüsran, puhahahaha… Bal arısı olmak da yakıştı bana ;) Ama her zaman benim yeşillerim daha güzeldi, öyle de olacak :) Helen, biz bütün İngilizler’i onun gibi sandık; bir de onu gönüllü yaptık :)

Son kur, PRE-FAC..4 ay.. Aaa Bensu, aynı sınıf mı, c202 mi?! Oleyy, yuppii :P Güldencik, ben onun dilinden o da benimkinde nasıl da güzel anlıyor. Nursema; speaking partnerim benim; Allah affetsin bizi :) Mert, 2 dakika sus ya, yok yok sen de konuşmasan çatlardım ben herhalde sıkıntıdan. İşte tüm İngilizler’i Helen gibi sandık, Allah karşımıza Jane’i çıkardı :S

Bensu..İlk senemin 6 ayına ortak oldu, bundan sonra da ortaklık devam edecek. İki şekersiz çay.. Milyonlarca 2mizin olduğu foto.lar :) Nefes Bar’a iyi ki de çağırdın bizi :( Anlarsın aklımdan geçenleri ya, buraya yazmayacağım aramızda kalsın kuŞŞŞ ;)

Nihat Başakar İlköğretim Okulu.. Saf, güzel, sevgi isteyen çocuklar.. Ufacık destekle mutlulukla dolan kalpler, şükür nedir öğreniyor insan, beynine balyoz iniyor adeta. Gözlerdeki ışıltı. Biz onlara örtmen ablalar, ağabeyler olurken belki de onlardan daha da çok mutluluk yaşıyorduk. Tarifi zor, kesinlikle yaşamak gerek.

Ab iimmmmm… 20 yıl sonra piLkent’te ağabeymm’i buldum, iyi ki de buldum. asLIcan :)) abisini çook seviyor..İzmirli abim de artık istanbul’lu ;)

Demiryolu, Demiryolu, Demiryolu… Aman aman.. Sözlerimi geri alamam.. 20 genci bir vagona kapattılar ve hikaye böyle başladı. Anlatsam şimdi yaşamayan anlamaz, 2 kişinin sığamadığı 2 kişilik kompartımanda 7 kişi sabahlamayan bilmez.. O çocuklara sarılmanın tadı yok hiçbir tatta. Polatlı’da sabaha karşı çorba içmeyen, menemen yemeyen, nesquickle beslenmeyen bilemez açlığı :) Kim 3 günde bu kadar kardeşe, yoldaşa sahip olmuş bizim gibi. 2 ay oldu sadece ama kim bu kadar anı biriktirmiş bu kadar kısa zamana. Türlüler yenmiş, yağmurda sucuk olunmuş ,havuç suyu içmiş, Kdz Ereğlilere kadar gidip balık yemiş, Özsüt’ün son müşterisi olmuş, Kimin tazecik mezunları var; ab immm, O şimdi mezun ; Fatiiihhh, nasıl da yakışmış cübbe; Faruk, kopamaz Ankara’dan kardeşlerinden; Nesli, o artık evli:) Dafne’de vejeteryan taba istemeyin tamamı kızartma geliyor; puhahahahaha.. Bilkent’i sevdim hakkaket yahu ;)

Fasıl.. Durak.. Real’in kapısı.. Kıraç -->maç.. Nefes Bar… Ezginin Günlüğü… Önce doldu sandığım ama şimdi paramparça fincanlar.. değer.. ayranlı bonibon.. poh poh perisi.. pıt pıt :( .. çörkk çörkk, hurk hurk .. cıp cıp.. sil baştan yeniden tanışmak.. Bilkent’i güzel yapan, Bilkent’in en güzel oyunu.. Hiç başlamayan, başlamadan da biten!.. Heves.. Çabuk sıkılmak.. Nefret; hiç olmadı, olmaz da. En son da seLLuka…

Dönüp bakınca geçen aylara, ne yaptım desende zaman zaman, iyi ki yapmışım da diyorsun asLInda.. aslistanbul, bir parça da Ankaralı artık :S :( :) :D

( Haziran 2006 )





Hiç yorum yok: