Haziran 24, 2010

Reyhanlı?!

Bu gidiş son gidiş..

Kanıtlamak için ölmek gerekmiş..

Lou Salome'ler ölmez!

Ama artık kimsenin narsizmini okşayamam..

Yürü..

"Yürümek; yürümeyenleri arkasında boş sokaklar gibi bırakarak, havaları boydan boya yarıp ikiye, karanlığın gözüne bakarak yürümek... Yürümek; dost omuzbaşlarını omuzlarının yanında duyup, kelleni orta yere, yüreğini yumruklarının içine koyup yürümek... Yürümek; yolunda pusuya yattıklarını, arkadan çelme attıklarını bilerek yürümek... Yürümek; yürekten gülerekten yürümek..."

Nazım Hikmet

Sakallı evet..

İş yakışıklılıkta bitseydi, benim babam da yakışıklıydı.

Sanırım başka bir algı bu, giydiğim bir pantalon için karşıma geçip saatlerce gülemeyecek insanlar şimdi nasıl böyle açıkta göt görmüş gibi gülüyorlar şaşırtıcı..

Haziran 14, 2010

Pelüklerim Çözüldü

Artık ıslık çalabiliyorum,

En nefret ettiğim şeyi; sakince, korktuğumda, bakmaktan kaçtığım fotoğraflara bakarak yapıyorum..

Fütursuzca ıslık çalıyorum; bazen korktuğumda bazense sessizliğime ses olmak için..

Ve artık;

Mutluyum ıslık çalmaktan, kaçmıyorum; pişmanlığım üzerine bir nefes ıslık çaldım, sonra seyrine daldım.

Bitirdim, bitti.

Çalıyor: Bir varmışım..

Son Söz;

*Omayra..

Haziran 12, 2010

Bırakın "Işık"la Yaşayalım!


ÇATLAK ve IŞIK

Çatlak birbirinden kopmak ile iç içe geçmek arasındaki bir durumdur. Leonard Cohen’in “Anthem” (Marş) isimli şarkısında söylediği gibi “her şeyin üzerinde bir çatlak vardır” ve zaten “ışık da oradan içeri girer.” Ahşap bir malzemenin çatlaması aslında parçaların hala birlikte yaşamakta olduğunun da bir göstergesi. Zaten o nedenle de ahşap sıcak bir malzemedir. İnsan ona dokunur dokunmaz plastik taklitlerinden farkını anlar. Ahşaptaki çatlağı tamamen birleştirip izini yok etmek pek mümkün değil. Bunu yapmaya çalışır, malzemeyi sıkıştırır, tutkallarsanız olsa olsa onun epeyce canını acıtırsınız. Tıpkı ulus-devletlerin topraklarında yaşayan insanları aynılaştırmaya çalışırken, çatlakları yok edip, onları ışıksız bırakmaları gibi.

Farklılık insanlara yaşam enerjisi ve canlılık verir. Ancak birbirine sırtını dönmüş, ilgisiz, duyarsız farklı insan grupları iletişime geçit vermedikleri oranda cansızlığı temsil ederler. Hem farklıkları muhafaza edip hem de birlikte yaşamaya odaklanmak, yani çatlakları yok etmeden bir arada tutabilmek hiç de kolay değil. Geleneksel Japon marangozluğunda ahşap çatladığında, parçalar birbirinden kopmasın diye araya İngilizce ifadesiyle “butterfly joint” ya da Türkçe’deki bildiğim kadarıyla “kırlangıç kuyruğu ya da kelebek geçme” denen bir ek parça gömülerek konur. Bu parça, çatlağı yok etmeden ahşabın parçalarını bir arada tutar. Hem ışığa geçit verir, hem bir arada tuttuğu parçalar arasında iletişim sağlar. Üstelik de farklı parçaları iç içe geçmeye, aynılaşmaya zorlamaz. Böylece ölüme geçit vermez; yaşamı muhafaza eder.

Hrant’ın yaşamı boyunca yaptığı şey de buydu aslında. Farklılıklara saygı duydu, iletişimi ve bir arada yaşamayı önemsedi. Bütün bunları yaparken doğanın ritmine teslim olan bir yaşamı mümkün kılıyordu aslında. Bu ritme müdahale eden nice siyasal dönüştürme projesinin “ya kop ya da aynı ol” şeklinde özetlenebilecek yaklaşımına direniyordu. Farklı ve beraber olabilmemiz için. Tıpkı bir “kelebek geçme” gibi. Bugün onu katledenlere inat, hepimiz çatlakların arasında konuşlandık. Olmaya da devam edeceğiz. Hrant o çatlakların arasından bir ışık gibi süzülebilsin diye.
Cohen’in dizeleri ve müziği bu süreçte bize eşlik ediyor sanki:

I can't run no more
With that lawless crowd
While the killers in high places
Say their prayers out loud.
But they've summoned, they've summoned up
A thundercloud
And they're going to hear from me.

Yüksek mevkilerdeki katiller
Yüksek sesle dua ederken
O hukuksuz kalabalıkla birlikte koşamam artık.
Ama çağrı çıkardılar bir fırtına bulutuna
Ve benden duyacakları var

Hiç ödül heykeli yapmışlığım yoktu. Uluslararası Hrant Dink ödülünü yapma önerisi gelmeseydi yapacağım da yoktu. Bu sürecin içinde yer almak onurlandırıcıydı. Üretim sürecinde içten destek ve katkıları için meslektaşım Tan Mavitan’a müteşekkirim.

Erdağ Aksel
İstanbul, 3 Mart 2010

http://www.hrantdinkodulu.org/

Haziran 10, 2010

Sütlü-aş

Kendimi;
..bir kase fırın sütlaç gibi hissediyorum!

Pirincin her güne bilindik kimliğinden sıyrılıp şekere yenik düşmesi, yanık yüzeyinin karşı konulmaz cazibesi, poposunu topraktan kasenin güven dolu kollarına bırakması ve pes etmişçesine kendini bırakan akışkan muhallebisi ile... B-öyle!

Karışık


"Bütün kadınların kafası karışıktır. Çünkü.. Bir gün bir anda bazı kırgınlıklarını unuttuğunun farkına varacaksın. Artık pek düşünmediğini, çünkü artık bildiğini anlayıp, ellerini bir klarnet taksimi gibi uzatacaksın, hala kafan karışık olacak, ama artık bunu seveceksin, sevmelisin de. Çünkü... Kadınsın... Bir çiçeğin yanından geçer gibi yaşamalıyız aslında."

E.Temelkuran

Bir sabaha Aylin'in mesajıyla başlamak..


*Fotoğraf Miray Nasırlı tarafından çekilmiştir.

"Kocaman bir uçurtman olsun, ucunda rengarenk püskülleri kuyruğu olan; bir elinde de sevdiğinin eli..Uçuşsun saçların, uçuşsun uçurtma..Kocaman gül kocaman.."

Aylin