Ocak 07, 2010

Geçiş: Ank to Ist

Bu sabah çok erken saatlerde yurdun önündeki banka oturdum. Hiç uyumamıştım, kuşların sesini de duymuştum ezanın ardından. Dayanamadım çıktım. Mahallemde olsam kesin açık bir fırın olurdu diye mırıldandığımı farkettim, yeni çıkmış sıcacık bir pide olsaydı soğuk havaya inat.

Ellerim garip şekillerde bezenmişti mürekkepli kalemler sayesinde; birazdan renkli kalemlere geçecektim neyse ki. Ama girmek istemedim içeriye. Şansımı denemek çok riskli olmasa gerekti, "Acaba kantin kaçta açılıyor?" Patikadan yürüdüm. Kapalıydı. Döndüm.

Elma vardı odada-tadına baktım-, bir de dolapta dünden kalma çorba. Ödev yetişmeyecek diye ikisinden de vazgeçtim.

Şimdi yazarken; tüm teslimleri bitirmiş, tüm sınavlara girmiş durumdayım. Sevinecek gücüm yok yorgunluktan. Biraz müzik dinlemek istiyorum, türkü galiba. Uykuya dalmak kısacık, belki rüya.

Sonra çantalar var bekleyen, ev var sıcacık, anne var. Galata'da bir kahvaltıcı var, bir yanı kuleye bir yanı denize bakan; annemi oraya götürüp fotoğraflar çekelim ya.

Hiç yorum yok: